Ne Kadar Haberleri

Mahfi Eğilmez acı reçeteyi açıkladı

Mahfi Eğilmez acı reçeteyi açıkladı
Bu haber 22 Temmuz 2023 - 4:04 'de eklendi ve kez görüntülendi.

Mahfi Eğilmez acı reçeteyi açıkladı. Türkiye, büyük bir ekonomik darboğazdan geçiyor ve iktidarın atacağı adımların istenilen olumlu sonuçları henüz verememiş durumda. Yükselen fiyatlar, vatandaşları zorluyor ve her geçen gün daha da artıyor.

Ünlü ekonomist Mahfi Eğilmez, kendi sitesinde yayınladığı bir yazıda bu durumla ilgili görüşlerini paylaştı. Eğilmez, ‘Acı Reçete’ başlıklı yazısında, fiyatların niçin enflasyondan daha hızlı arttığı, fiyatların niçin gerçek enflasyona göre olması gereken düzeyden de öteye gittiği sorularına cevap ararken, iktidarın da yapması gerekenleri sıraladı.

Eğilmez’in yazısı şu şekilde;

Fiyatlar niçin enflasyondan daha hızlı artıyor? Yanıtlamamız gereken ilk soru budur. Çünkü tüketici fiyatları enflasyonu (TÜFE) dediğimiz şey, sonuçta en çok tüketilen mal ve hizmetlerin fiyatlarının, bu mal ve hizmetlerin aile bütçelerinde işgal ettiği ağırlığa göre hesaplanmış bir katsayıyla çarpılarak dâhil edildiği bir sepetin değerinin sürekli artması demektir. Türkiye’de hangi mal veya hizmetin fiyatına bakarsanız bakın, TÜFE’nin gösterdiği yüzde 38,21’lik yıllık artışı bulmak mümkün değil.

Geçtiğimiz yılın gıda fiyatlarına baktığımızda yüzde 100’ün üzerinde artışlarla karşılaşıyoruz. Konut fiyatları, kiralar, otomobil, benzin, ulaştırma, okul ücretleri, apartman veya site aidatları yüzde 38,21’in üç katına varan artışlar gösteriyor. Bu durumun araştırma yapılmasına bile gerek yok, hepimiz bunu yaşayarak görüyoruz.

ENAG grubu da yıllık enflasyonu yüzde 108,58 hesaplıyor. ENAG’ın tüketici enflasyonu hesabı TÜİK’in TÜFE hesabından 2 kat kadar daha yüksek. Yani ENAG’ın hesabı, bizim yaşayarak deneyimlediğimiz fiyat artışlarına çok daha yakın bir durumu gösteriyor. O zaman sorunun yanıtını şöyle verebiliriz: Fiyatlar, enflasyondan daha hızlı artmıyor, enflasyon hesabı doğru yapılmıyor. Gerçekte saçma bir durum yok, saçmalık, ölçüm ve hesaptan kaynaklanıyor.

Fiyatların gerçek enflasyona göre olması gereken düzeyden de öteye gitmesinin nedeni, aslında ilk sorunun yanıtında gizli. Eğer bir ülkede açıklanan enflasyon verisi gerçeği yansıtmıyorsa, yani enflasyon açıklanandan daha yüksekse veya en azından insanlar öyle olduğunu düşünüyorsa, o zaman fiyat artışları enflasyondan daha yüksek olur.

Satıcılar, gelecekte yaşanacak gerçek enflasyon artış payını bugünün fiyatına eklemeye başlıyor. Öyle olunca da ortaya fahiş fiyat denilen fiyatlar çıkıyor. Geleceğin enflasyonunu bugünün fiyatlarına geçirmeye neden olan şey, satıcının aç gözlülüğü değil, kendini koruma güdüsüdür. Bunu yapmadığı takdirde sattığı maldan elde edeceği parayla yeni mal alma imkânı olmayacağını düşünüyor.

Geleceğin enflasyonunun bugünün fiyatına yansıtılmasını önlemenin yolu, fiyatları denetlemek ya da satıcıya ceza vermek değil, ekonomi politikasında bir hata olup olmadığını, varsa hatanın nerede olduğunu araştırmak ve hatayı düzeltmeye çalışmaktan geçiyor. Hatanın nerede olduğunu bulmak o kadar zor değil, zaten yıllardır bunu göstermeye çalışıyoruz. Bütün mesele hatayı düzeltecek önlemleri alacak cesarete sahip olmak.

Geleceğin enflasyonunun bugünün fiyatlarına yüklenmesini önlemek için yapılması gereken şey, insanların beklentilerini düzeltmek. Bunun da yolu, doğru ekonomi politikasını uygulamaya koymaktan geçiyor. Doğru ekonomi politikası, sadece faizi azar azar artırmak ve vergileri yükseltmek değildir. Bunlar, geçmişte yapılan yanlışları, seçim nedeniyle bol keseden dağıtılan paraları toparlamaya yarar ama ne yazık ki beklentileri düzeltemez. Dışarıdan bir yerlerden para bulmakla da bu sorunlar düzeltilemez, bunlar geçici iyileşmeler sağlayabilir. Beklentileri düzeltmek için yapılması gereken şey, yapısal reformlardır. Beklentileri düzeltmenin başka yolu ne yazık ki yok.

Önce gerçek enflasyonu hesaplayıp kabul etmek gerekiyor. Ki alınacak önlemlerin ne olduğu ortaya çıksın. Hemen ardından hukukun üstünlüğünün ve yargının bağımsızlığının sağlanmasından başlayarak, güçler ayrımına, vergi dilimlerinin yeniden ayarlanmasına, eğitimin yalnızca bilime dayandırılmasına kadar bir dizi yapısal reformun yapılmasını öngören bir programın açıklanması gerekiyor. Eğitim reformuyla ekonominin ne ilgisi var diye sormayın, başımıza ne geldiyse bilim dışı eğitimden geldi. Yanlış ekonomi politikası uygulamamızın ve bu duruma düşmemizin de nedeni yanlış eğitim.

Yapısal reformlarla birlikte Merkez Bankası’nın faizi yavaş yavaş gerçek enflasyon düzeyine yükseltmeye başlaması gerekiyor. Bunun bir üst sınırı olmamalı. Merkez Bankası’nın faizi ne kadar yükselteceğini önceden yavaş yavaş topluma aktarması, beklentileri düzeltmek için uygun olur (eğer yapısal reformlar yapılmayacaksa faizi yükseltmenin fazlaca bir yararı olmaz.)

Bu dönem döviz açısından sıkıntılı olacağı için IMF’ye gidilmesi de bir seçenek olarak mutlaka düşünülmeli. Hiçbir yerden IMF’den alınacak destek kadar ucuza borç bulma imkânı yok. Buna ek olarak birçok yatırımcı ve borç veren, IMF’nin program uyguladığı ülkeye para yatırır. IMF bize acı reçete uygulatır diye düşünülüyorsa, acı reçete zaten vergi artırımları ve düşük ücret artışlarıyla uygulandı ve IMF gelsin gelmesin uygulanmaya devam edilecek. Çünkü bugüne kadarki yanlışları düzeltmenin yolu ne yazık ki başka yolu yok.

Etiketler :
HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.
POPÜLER FOTO GALERİLER
SON DAKİKA HABERLERİ
İLGİLİ HABERLER